CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen ‘Büyük Rumeli Buluşması’na katıldı. Erdoğan, ’14 Mayıs insanımızın feraset ve basiretini hafife alanların milletten yediği birinci tokattı. İnşallah 28 Mayıs yarım kalan işin tamamlandığı bir milat olacaktır, sizlerle bir arada millet olarak bizi yaralı görüp de ilacımıza zehir bulaştırmak isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. 14 Mayıs’ta yaşadıkları hezimete milleti de ortak etmek isteyen kifayetsizlerin oyununa gelmeyeceğiz. Fitne tüccarlarının, nefret tacirlerinin ortamıza nifak tohumları ekmesine bizi birbirimize düşürmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Sandığa leke sürdürmeyeceğiz. Rehavete katiyen kapılmayacağız. Zafer sarhoşluğuna asla düşmeyeceğiz. 28 Mayıs’ta daima birlikte erkenden sandıklara koşacak, irademize, demokrasimize ve geleceğimize daima birlikte sahip çıkacağız dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde ‘Büyük Rumeli Buluşması’na katıldı. Programa, Balkanlar’dan gelen çok sayıda siyasetçi de katıldı. Erdoğan yaptığı konuşmada, ‘Bugün burada Üsküp’ün Sancak’ın, Prizren’in, İşkodra’nın, Kırcaali’nin, Gümülcine’nin, Filibe’nin, Saraybosna’nın, Mostar’ın sımsıcak nefesini yüreğimde hissediyorum. Bugün burada asırlar boyunca Allah Allah nidalarıyla Viyana kapılarına dayanan akıncılarımızın seslerini duyuyorum. Bugün burada Rumeli türkülerinin yürek tellerimizi titreten ince, şık, narin, kanat çırpışlarını duyuyorum. Bugün burada Bursa’dan Bosna’ya, İstanbul’dan Üsküp’e uzanan mükemmel bir sevgi selini, muhabbet deryasını görüyorum. Burada hamuru acıyla, sıkıntıyla, aşkla, sevda ile, dayanışmayla yoğrulmuş ebedi ve ezeli kardeşliğimizin remzini görüyorum. Şair ne hoş söylemiş. Bir Rumeli türküsü kanat çırptı gümüş vazolarda. Sımsıcak bir dua yıkıldı ellerime. Burma bıyıklı ağıtlar dizginledi vakti. Kanat batmış toynaklarda, yeşil bir gül dinlendi. Sessizlik, keklikleri, makaslarken gökleri bir ezan yağmuruyla. Can konutundan yandım ve yumdum gözlerimi İstanbul’da Üsküp’te, Kalkandere’de uyandım. Ötelerde kanlar, mescitler, şadırvanlar, Fatih köprüsü gülümser beride Vardarovası’nı titreten rüzgar, dalgalandırır gönülleri de. İsmine Estergon derler bir yarim var Rumeli’de. Evet bizim de Rumeli’nin dört bir yanında birçok yarimiz var. Bizim yalnızca Rumeli’de değil Balkanlar’dan, Kafkaslar’a, Adriyatik’ten Altaylara, üç kıta yedi iklimde gönüllerimizin bir olduğu kaç kardeşlerimiz var. Bizim her gece ellerini semaya açarak Allah Türkiye‘ye zeval vermesin niyazıyla gözyaşı döken birçok sevdalılarımız var. Bizim lisanı, dini, kültürü, derisinin rengi farklı olsa da umudunu ülkemizin başarısına bağlamış yüz milyonlarca dostumuz var. İşte bu salonda Rumeli’nin neresine gidersek gidelim, önümüzü kesip Türkiye‘nin taşına, toprağına selam diyen Akıncı çocuklarını görüyorum. Karşımda fedailerin emanetleriyle birlikte sayıları yüz milyonları bulan Türkiye aşıklarının temsilcilerini görüyorum. Salonlara sığmayan şu coşkunuz için sizlere şahsım, dava arkadaşlarım ismine teşekkür ediyorum. Dostlara itimat aşılayan şu dik duruşunuz için sizlere teşekkür ediyorum. 14 Mayıs seçimlerindeki dayanağınız için sizlere teşekkür ediyorum. 28 Mayıs’ta sandıktan çıkacak sonucun muştusunu veren şu sevginiz için her birinize başka ayrı teşekkür ediyorum diye konuştu.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ BİN YILDIR BU TOPRAKLARDA VARLIK YOKLUK UĞRAŞI VEREN GAYRETİMİZİN SON DEVLETİDİR
‘BATI TRAKYA, BULGARİSTAN VE BALKANLAR’DAN GELEN KARDEŞLERİMİZ BU ÜLKENİN GÖÇMENİ DEĞİL ASLİ EVLADIDIR
Erdoğan konuşmasının devamında, ‘Hamdolsun acısıyla, tatlısıyla, eksiği ziyadesiyle kaç badireleri aşarak, kaç hücumları göğüsleyerek Türkiye’yi bugünlere getirdik. Bunu da millet olarak daima birlikte başardık. Rumeli ve Balkanlar başta olmak üzere coğrafyamızın dört bir yanından hicret ederek burada yeni bir hayat kuran siz kardeşlerimizin emekleriyle çabalarıyla ülkemizi bugünlere ulaştırdık. Kardeşlerim Batı Trakya, Bulgaristan ve Balkanlar’dan gelen kardeşlerimiz bu ülkenin göçmeni değil asli evladıdır. Sizlerin dedeleri, ataları öteki bir yere değil ana yurtlarına, baba konutlarına geldiler. Asırlık hasretin akabinde kavuşan kardeşler üzere biz de birbirimize sarıldık, kucaklaştık. Türkiye üzere bir vatanımız Türkiye üzere bir yuvamız olduğu için Allah’a ne kadar şükretsek azdır. Bizim çekilmek mecburiyetinde kaldığımız yerlerde dünyanın en alçak, en iğrenç, en yırtıcı katliamları gerçekleştirildi. O sıkıntı günlerde Türkiye’ye gelemeyen kardeşlerimiz devletsizliğin acısını iliklerine kadar yaşadılar. Çok ağır baskı ve zulüm gördüler. Lisanları, inançları, gelenekleri yok edilmek istendi. Mescitleri yıkıldı, türbeleri yerle yeksan edildi. Tekkelerinin, ilim, irfan yuvalarının kapısına kilit vuruldu. Medreseler kapatıldı, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, çeşmeler, imaretler, kütüphaneler bilerek bakımsızlığa terk edildi. Kanaat başkanları, hocaları, alimleri, siyasetçileri mahpusa atıldı. Kültürel soykırım namına ne varsa hepsini katbekat ziyadesiyle yaşadılar. Çok değil 150 yıl evvel binlerce ecdat yadigarı yapıta mesken sahipliği yapan kentlerde bugün numunelik birkaç yapı dışında hiçbir şey bulamazsınız. Nüfusunun yüzde sekseni, çoğunluğu Müslüman olan kentlerde bugün ya hiç Müslüman yaşamıyor ya da bir avuç Müslüman bulunuyor. Lakin Batı dünyası bunu hiçbir vakit görmedi. Daha doğrusu daima görmezden geldi. Lafa gelince insan hakları ismine mangalda kül bırakmayanlar, Avrupa’nın göbeğinde yaşanan bu kültür katliamına dur demediler. Ağızlarını her açıklarında bize demokrasi ve insan hakları dersi verenler Rumeli’nin acısına, Rumeli’den yükselen feryatlara sağır kesildiler. En son Bosna Savaşı’nda Srebrenitsa’da olduğu üzere binlerce insanın katledildiği, burunlarının tabanındaki soykırımları bile hiçbir şey yapmadan tribünden izlemeyi seçtiler. Ne yazık ki bunlar katillere yolu açarak onlara yardımcı oldular. Bunu geride bıraktığımız asırda tekraren yaptılar. Kelam konusu Müslüman’ın, Türk’ün hakkı ve hayatı olunca reaksiyon göstermek, müdahale etmek, zulmü engellemek yerine daima üç maymunu oynadılar. Aslında bugün de terör örgütüne kol kanat gererek mescitlere, mescitlere saldırılmasına göz yumarak Türkiye sevdalısı vatandaşlarımıza eziyet ederek değişen hiçbir şey olmadığını ortaya koyuyorlar tabirlerini kullandı.
‘AMERİKA’DA BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’İN KARŞISINDAKİ TÜRK MESKENİNE SALDIRDILAR TÜRK KONUTU’NUN CAMLARINI KIRDILAR
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘FETÖ’cü alçaklarla, bölücü hainlere gösterdikleri sempatinin anlayışın, müsamahanın onda birini mazlumlara ve mağdurlara göstermiyorlar. İşte artık PKK baktı ki iş berbata gidiyor. Seçmenlere saldırmaya başladılar. Ha bu seçmenler diyorlar ki demek ki herhalde Cumhur İttifakı’ndan yana. Onun için onlara saldırıyorlar. Yetmedi Amerika’da Birleşmiş Milletler’in karşısındaki Türk meskenine saldırdılar. Türk Konutu’nun camlarını kırdılar. Niçin Hani siz demokrattınız. Türk konutuna saldırmak, camları kırmak size ne kazandırır E artık biz de buradan Amerika’nın yetkililerine, emniyet güçlerine şunu demeyecek miyiz Haydi bakalım çabucak hızla bu teröristi bulmanız lazım. Gereğini de yapmanız lazım. Sanki emsal bir durum Türkiye’de olsa buna nasıl bakacaksınız Artık bizde Amerika’nın yetkililerinden Türk meskeni orada size bir emanettir. Türk Konutu’nun camlarını levyeyle kıran bu teröristi bulmanız gerekiyor. Ellerinde imkan, güç olduğu halde krizleri bitirmek, çatışmaları ve savaşları sonlandırmak için bir adım atmıyorlar. Yarın Allah korusun rastgele bir yerde milletimizin ve soydaşlarımızın başına bir şey gelse emin olun bunlar tekrar farklı davranmayacaktır. Ancak artık hamdolsun Türkiye var. Biz varız. Gereği neyse bunu yapmaya hazırız. Artık Türkiye yüzyılı vizyonu olan ülkemiz var. Rumeli milletimizin yüreğinde hiç kapanmayacak bir yaradır. Falih Rıfkı Atay, edebiyatımızda bu acıyı anlatan en âlâ yazarlardandır. Bakınız müellifimiz Rumeli’yi sözlere nasıl döküyor Eski Türk müziklerinin aksettiği ve çarıklarının çürüdüğü dağlar. İşte şu ufuk çizgilerinin ardında Manastır, Eyüp kadar Türk olarak alıştığımız Manastır. Ötede Kosova, Üsküp, başımın içini Osmanlı. Haritasının sert dalgaları karıştırıyor. Her adımda bir kalp kırığı bırakıyorum. Evet, cümlelerini Rumeli’yi unutmayalım diyerek bitiren Falih Rıfkı üzere biz de. Rumeli’yi bir an olsun aklımızdan ve kalbimizden çıkarmadık. Ne Rumeli’yi unuttuk ne Kırım’ı ne Kıbrıs’ı, ne Türkistan’ı, ne Kafkasya’yı, ne de gönül coğrafyamızın öbür köşelerini. Asırlık hasretin isminden soydaş ve akraba toplulukların elinden biz tuttuk. Son 21 yılda yalnızca Türkiye’nin büyümesi, güçlenmesi, kalkınması için gece gündüz çalıştık. Tıpkı vakitte ortak tarih, inanç ve kültür birliği içinde olduğumuz tüm kardeşlerimizle yine kucaklaştık. TİKA’mız ve Vakıflar Genel Müdürlüğümüzle, ecdat yadigarı yapıtlarımızı, şehitliklerimizi yine ayağa kaldırdık. Yurtdışı Türkler Başkanlığımızla, eğitim ve kültür alanında iş birliğimizi geliştirdik. Yunus Emre Enstitülerimiz ve Maarif Vakfı’mızla lisanımıza, kültürümüze, tarihimize, ortak medeniyet kıymetlerimize sahip çıktık. Türk Hava Yollarımız, Anadolu Ajansımız, TRT’miz de beşeri bağlarımızı perçinledi. Kızılay’ımız, AFAD’ımız, sivil toplum kuruluşlarımızla, en sıkıntı günlerinde kardeşlerimizin imdadına koştuk. İş adamlarımızın takviyesiyle, ticari ve ekonomik bağlarımızı güçlendirdik. Diplomatik misyonlarımızın sayısını artırarak bayrağımızı her tarafta gururla dalgalandırdık. Nerede bir vatandaşımız, soydaşımız varsa biz oradayız. Bu anlayışla Rumeli’den Kafkasya’ya herkesin yanında olduk takviye verdik. Hiçbir kardeşimizi çaresiz, sahipsiz hissettirmedik. Tüm bu çalışmalarımız sayesinde 100 yıllık hasretin akabinde Evladı Fatiha’nın gönlünü tekrar kazandık, tekrar fethettik dedi.
‘HER KILIĞA BÜRÜNDÜLER ANCAK BİR KERE OLSUN YERLİ, ULUSAL VE VİCDANLI BİR DURUŞ SERGİLEMEDİLER
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Nasıl ülkemizde hizmet götürmedik, tek karış toprak bırakmadıysak, Rumeli’de de dokunmadık yer bırakmadık. Trakya’nın ötesinde bulunan tüm ülkeleri soydaşlarımızın yaşadığı kentlerin çabucak hepsini tek tek ziyaret ettik. Rumeli’nin her taşını, her mescidini, türbesini, çarşısını bir nakış misali, ilmek, ilmek kalbimize işledik. Ziyaretlerimizde yıllardır hasretle vefalı Türk’ün yolunu gözleyen beyaz takkeli ışık yüzlü pirifanilerimizi gördük. Her nefeste Türkiye için ülkemizin güçlenmesi için dua eden Murad-ı Hüdavendigar’ın yetimlerini gördük. Yaşadıkları kaç zulmün akabinde lisanlarına, dinlerine, kültürlerine dört elle sarılan kahramanları gördük. Maruz kaldıkları onca baskıya, eziyete karşın yürekleri Allah aşkıyla peygamber sevdasıyla yanan dervişleri gördük. Her sabah hayata yeni bir umutla başlayan, kızanları, bayanları, vakar timsali babaları gördük. Rumeli’de yalnızca 6 asır boyunca dünyaya adaletle hükmetmiş bir ecdadın ayak izlerini değil tıpkı vakitte kocaman bir Anadolu gördük. Rumeli’de Bursa’yı İstanbul’u gördük. Konya’yı, Sakarya’yı, Erzurum’u, Kayseri’yi, Bakü’yü, Gence’yi, Semerkant’ı, Hive’yi gördüm. Hasılı o topraklarda tüm haşmetiyle medeniyetimizi gördük. Tüm büyüklüğüyle Türkiye’yi ve Türk milletini gördüm. Kardeşlerim biz bu adımlarla kardeşlik hukukumuzun gereğini yerine getirmenin yanı sıra ihmaller sebebiyle gönüllerde açılan yaraları da kapattık. Gerek diplomatik, gerek siyasi, gerekse ekonomik açıdan ülkemizin varlığını o topraklarda tekrar hissettirdik. Bugün hamdolsun. En küçük bir sorunlarında kardeşlerimizin imdadına koşabiliyoruz. Bosna Hersek’te sel felaketi olunca bunu yaptık. Arnavutluk’ta zelzele olunca bunu yaptık. Öbür ülkelerde rastgele bir afet yaşanınca bunu yaptık. Siyasi istikrarsızlık riskiyle karşılaştıklarında bunu yaptık. Sıkıntı günlerinde, kara günlerinde, kardeşlerimizin daima yanında olduk. Barış yolu olarak isimlendirdiğimiz Saraybosna, Belgrad Otoyolu Projesi’ni tamamladığımızda Balkanlar’a yeni bir soluk borusu açmış olacağız. Pekala biz bunları yaparken ülkemizdeki muhalefet neyle meşguldü Onlar zevahiri kurtarma ismine düzenledikleri toplantılar haricinde Rumeli ve Balkanlar’la ilgili dişe dokunur hiçbir iş yapmadılar. Bizde muhalefetin Balkanlarla ilgili en ufak bir adımını duydunuz mu Yok. O denli bir kederleri de yok. Sıkıntı bizim, Biz Balkanlar’a, Rumeli’ye, sevdalıyız, sevdalı. Bizim bir farkımız var. Artık seçim
’28 MAYIS YARIM KALAN İŞİN TAMAMLANDIĞI MİLAT OLACAK
Erdoğan, ‘Ortada hiçbir şey yokken bir gece yarısı yayınladıkları Alevi, Sünni, Kürt, Türk görüntüleriyle, birlik ve dirliğimize kastetmekten geri durmuyorlar. Oy vermediler diye depremzedelerimizi aşağılamaktan utanmıyorlar. Koltuklarını korumak için nefret telaffuzlarına sarılmakta bir beis görmüyorlar. Kardeşlerim bunlar buyruğu nereden alıyorlar biliyor musunuz Kandil’deki teröristlerden alıyorlar. Biz ise buyruğu Allah’tan ve milletimizden alıyoruz. Farkımız bu. Milletin karşısına projeyle, yapıtla, vizyonla çıkmak yerine, kaygı siyasetiyle insanlarımızın oylarını alabileceklerini düşünüyorlar. Halbuki ne yapsalar boş. Zira milletimiz bunların ciğerini biliyor, ciğerini. Milletimiz bunların nasıl faşizm heveslisi olduklarını çok uygun biliyor. Milletimiz bunlardan kendisine de, ülkeye de, Rumeli’deki kardeşlerine de hiçbir yarar gelmeyeceğini görüyor. 14 Mayıs insanımızın feraset ve basiretini hafife alanların milletten yediği birinci tokattı. İnşallah 28 Mayıs yarım kalan işin tamamlandığı bir milat olacaktır, sizlerle bir arada millet olarak bizi yaralı görüp de ilacımıza zehir bulaştırmak isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. 14 Mayıs’ta yaşadıkları hezimete milleti de ortak etmek isteyen kifayetsizlerin oyununa gelmeyeceğiz. Fitne tüccarlarının, nefret tacirlerinin ortamıza nifak tohumları ekmesine bizi birbirimize düşürmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Sandığa leke sürdürmeyeceğiz. Rehavete katiyetle kapılmayacağız. Zafer sarhoşluğuna asla düşmeyeceğiz. 28 Mayıs’ta daima birlikte erkenden sandıklara koşacak, irademize, demokrasimize ve geleceğimize daima birlikte sahip çıkacağız biçiminde konuştu.
