Kanserle Dans Derneği tarafından, “Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı” kapsamında, “Kanserle Dans Basın Buluşmaları – Akciğer kanserinde erken teşhis ve yeni geliştirilen tedaviler” bahisli aktiflik düzenlendi.
Dünyanın dikkatini, her yıl yaklaşık 2 milyondan fazla kişiyi etkileyen ve yaklaşık 1,7 milyon kişinin hayatını kaybetmesine yol açan akciğer kanseri hastalığına çekmek için gerçekleştirilen aktiflik, Flamenko dans gösterisiyle başladı.
Türkiye’de de en fazla can kaybına neden olan kanser türü
İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Umut Demirci, akciğer kanserinin, dünyada olduğu kadar Türkiye’de de en fazla can kaybına neden olan kanser çeşitleri ortasında yer aldığını vurguladı.
Akciğer kanserinin, hem erkekler hem de bayanlar için kansere bağlı ölümlerde önde gelen nedenler ortasında bulunduğunu söz eden Demirci, “Şu an her bir saat boyunca dünya genelinde 20 hasta, akciğer kanseri nedeniyle hayatını yitiriyor. Tekrar emsal biçimde, her 4 kansere bağlı mevtten biri akciğer kanseri nedeniyle gerçekleşiyor. Türkiye’de her yıl yaklaşık 211 bin yeni kanser hadisesi bildirilmektedir. Bu hadiseler içinde akciğer kanseri oranı yüzde 16,5’tir. Akciğer kanserine bağlı yıllık yaklaşık 117 bin hasta kaybedilmektedir.” bilgisini verdi.
Yenilikçi tedaviler yan tesirleri azaltırken, hayat kalitesini de artırıyor
Akciğer kanseri tedavisinde 1990’larda yaygın olarak kullanılmaya başlayan kemoterapi üzere klasik tedavi tekniklerini takiben, 2004’ten itibaren yenilikçi tedavilerin önemli bir ivme yakaladığını belirten Demirci, amaca odaklı tedavilerin gündeme geldiğini söyledi. Demirci, 2011 ve sonrasında ise kanser tedavisinde kıymetli bir evre olarak kabul edilen immünoterapinin yer aldığını anlattı.
İmmünoterapinin, bedenin kanserle savaşmak için doğal savunmasını güçlendiren bir çeşit biyolojik tedavi tipi olduğunu tabir eden Demirci, kelamlarına şöyle devam etti:
“İmmünoterapi, öbür tedavilerden farklı olarak, direkt tümörün kendisini değil, bedenin bağışıklık sistemini güçlendirerek tümörü yok etmeyi amaçlıyor. Kanser, ekseriyetle bağışıklık sisteminin doğal savunmalarının birçoklarını aşarak kanser hücrelerinin büyümeye devam etmesine neden olur.
İmmünoterapiler, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini seçici bir formda tanımasına ve ortadan kaldırmasına yol açar. Bağışıklık sisteminde uzun vadeli bir hafıza oluşturur. Bu nedenle vakit içinde kanserin daima denetimine ve bu yolla uzun müddetli ve kalıcı tümör karşılıklarına ve sağkalım oluşmasına neden olur. İmmünoterapi uygulamalarında, daha az yan tesir ile bir arada, hastaların tedavi sürecindeki ömür kalitelerinde artış sağlanabiliyor.”
Sigara içenlerde akciğer kanseri riski 10 kat daha yüksek
Akciğer kanserinin gelişiminde sigara kullanımının değerli bir risk faktörü olduğunun altını çizen Demirci, “Sigara içenler için akciğer kanseri riski, hayat uzunluğu sigara içmeyenlere nazaran ortalama 10 kat daha yüksek. Risk, sigara ölçüsü, sigara içme mühleti ve başlama yaşı ile artıyor. Sigarayı bırakmak, kanser öncesi lezyonlarda ve akciğer kanseri geliştirme riskinde bir azalmaya neden olur. Sigara içenler, sigarayı bıraktıktan sonra yıllarca yüksek akciğer kanseri riski taşımaya devam ediyor.” diye konuştu.
Demirci, ileri yaşın, birden fazla kanser için en değerli risk faktörü olduğunu da vurgulayarak, sigara dumanındaki kansere neden olan unsurlara maruz kalma, asbest, arsenik, krom, berilyum, nikel ve öteki casuslara mesleksel maruziyet, radyasyona maruz kalma, hava kirliliği olan bir bölgede yaşamak ve ailede akciğer kanseri hikayesi bulunmasının da riskler ortasında bulunduğunu bildirdi.
Prof. Dr. Demirci, akciğer kanserinin en sık görülen belirtilerinin de geçmeyen yahut giderek berbatlaşan öksürük, öksürürken kan yahut kanlı balgam çıkarma, derin nefes alırken, öksürürken yahut gülerken berbatlaşan göğüs ağrısı, iştahsızlık, halsizlik, yorgunluk ve kilo kaybı, ses kısıklığı, nefes darlığı, daima tekrarlayan yahut geçmeyen bronşit yahut zatürre üzere akciğer enfeksiyonları olduğunu söyledi.
Kanserle Dans Derneği Lideri Sevil Gürkan da akciğer kanserinde erken teşhis ve tedavinin kıymetine dikkati çekti.
Yeni tedavi ve ilaçlardan çok olumlu sonuçlar alındığının tespit edildiğini lisana getiren Gürkan, “Yenilikçi tedavilere erişimin sağlanması konusunda, yetkililerin çalışmaları hızlandırması en büyük temennimiz.” dedi.
